Kanıksama Nedir?

Kanıksama kelimesinin anlamı, “sık tekrar edilen şeylere alışma” tanımıyla özetlenebilir. Son zamanlarda sıkça duyduğumuz bu kelime, insanların sıklıkla birkaç kelime kullanarak ifade ettiği anlamı karşılamak üzere kullanılır olmuştur. Kişilerin bir konuda maruz kaldıkları olumsuz etkilere karşı, artık tepki gösterememe durumunu anlatmaktadır.

Kanıksamak, aslında bir “duyarsızlaşma” olarak kabul edilmelidir. Çevremizde hoşumuza gitmeyen şeyler olabilir veya doğrudan bize yönelen olumsuz uyarıcılar ortaya çıkabilir. Önce tepkimizi ortaya koyarız, refleks olarak kabullenmeyiz bazı şeyleri. Fakat tepkilerimizin işe yaramadığını gördüğümüzde veya bu etkiye maruz kalmak zorunda olduğumuzda artık tepki gösteremez hâle gelir, duyarsızlaşırız.

Örneğin ülkemizde yaşanan terör olayları yüzünden, son günlerde sıkça şehit haberleri alıyoruz. Olaylar başladığı günlerde bir şehidimizin olduğu, tüm Türkiye tarafından tepkiyle ve üzüntüyle lanetlendi. Fakat her gün televizyonda birkaç şehidimizin olduğu haberlerini almaya başlayan milletimiz artık şehitleri kanıksamaya, bu konuda duyarsızlaşmaya başladı ne yazık ki.

Kanıksama, aslında bir psikolojik savaş veya algı yönetim tekniğidir. Çünkü toplumun ahlak değerlerini, manevi duygularını veya hassasiyetlerini değiştirmek için önce küçükuyarıcılarla onu alıştırır, sonra tepki göstermeyecek hâle getirirler. Artık bu durumu kanıksamaya başlayan bireyler, oltaya düşmüştür. Toplumun refleksi böylece yavaş yavaş ele geçirilmektedir.

Kurbağa hikâyesini hepimiz biliriz. Bir kurbağayı, kaynayan suyun içerisine attığımız zaman aniden uyarılır ve tencerenin dibine kadar inip ani bir refleksle zıplayarak yanmaktan kurtulur. Fakat kurbağayı içerisinde soğuk su bulunan bir tencereye koyup, yavaş yavaş suyu ısıtmaya başlarsak… Kurbağa ani bir tepki ortaya koymanın gereksiz olduğunu düşünür, suyun ılıklığı onu sakinleştirir ve reflekslerini öldürür. Su ısındıkça kurbağa gevşer ve bir süre sonra istese de kaçıp kurtulamaz, ölür.

Günlük hayatta kullandığımız kanıksama cümleleri, işte tam da buna benzer olayları özetlemektedir. Şimdi onlara birkaç örnek vererek konuyu bitirelim:

– Halk benzin fiyatlarına zam gelmesine artık tepki göstermiyor.
– Çocuk her gün dayak yediği için, dayaktan korkmuyor.
– Öğrencilik yıllarımızda makarnayı kanıksamıştık.
– Zayıf almayı kanıksamış, sınıfın en düşük notunu aldığı hâlde hâlâ gülüyor.
– Her zamanki gibi yalan dolanla iş halletmeye çalışmasını kanıksamıştık.
– İşten çıkarmalar karşısında duyarsızlaşmaya başladık.
– Türkçenin itibarını zedeleyen bu hareketlere artık alıştık.
– Kanıksadık insanlara her fırsatta çamur atmaya çalışmasına.

öncelikle alışmak değildir.
alışmak olumlu bir duyguyu imler duygu durumumuzda.
kanıksamak biraz “duyarsızlaşmak” demek daha doğru olabilir.
örn; felaket görüntüleri, savaş haberleri, trafik kazalarının canlı videoları, rte nin söylediği beyin kıvrımından süzülmemiş aforizmaları vs…
bu gibi haberler ya da yazılar ya da cizgiler…her ne kadar iyi niyetli olsalar ve “dokunma” derdiyle yapılmış olsalar da, çoğu zaman amaçtan uzaklaşıyor. sürekli aynı şeyleri okumak, dinlemek, görmek, izlemek insanlara bu durumu kanıksatıyor. sıkıldık anlıyor musunuz?
çekirdeğimi yerken savaşan insanların görüntülerini izliyorsam ve ardından da reklam giriyorsa o tv kanalına, bu kesinlikle iyi niyetli bir tutum olamaz.
kanıksatma vardır burda, sistematik duyarsızlaştırma.
sana aynı şeyleri söylüyorlar hep, aynı görüntüleri izletiyorlar, aynı durumlara maruz bırakıyorlar seni… kanıksatmak için.
en duyarlı kesim yazılar yazıyor, gösteriler sergiliyor, dinletiler yapıyor. fakat etkinlik ya da durum ne ise bittikten sonra uzaklaşma, durumdan çıkma oluşuyor. etkinliği oluşturan için de etkinliğe “izleyici” olan için de…
alternatif bir yaşam biçimi, alternatif bir kanıksamama durumu yok oluyor yavaş yavaş.
mesela ; bir savaş fotoğrafları sergisi ne işe yarar sorarım o zaman ben. ulan bunun sergisi mi olur? ya da sergiliyorsun, gelip izliyorum bitiyor, gidiyorum evime. midemde bir yanma, ağzımda iğrenç bir tatla.
bir durum olmalı, müdahale edecek bir alanım, söyleyecek sözüm olmalı. belki o sergi sırasında o kadar güdülenmiş olucam ki, canım istense verecek duruma gelicem? ama sadece sergi sahibinin arkadaşlarıyla fotoğraf çektirmesini ve sigara içişini izliyorum. gülümseyerek ziyaretçilerini karşılamasını izliyorum.
kanıksamıyorum artık. kanıksamayacağım da.
fazla empati tez ayrılık getirir. fazla iyi niyet, içinde ki gizli kötü niyeti sunar. isteyerek ya da istemeyerek.
güzel yaşayın işin özü bu. herkes kendini ve artı 1 komşusunu güzel yaşamak için ikna etseydi, “biz sizin için öldük” denmesine gerek kalmadan, bilinçsiz bir örgütlenme olacaktı dünyada.
örgütsüz bir örgütlenme!
herkes muhtarını adam gibi seçebilseydi bile dünya çok yaşanılır bir dünya olurdu.
diyeceğim şu ki ; alternatifi kendi yaşamında bul, yaşa. olduğun gibi, olmanı istediğin gibi. gerisi kendiliğinden gelir. inan bana dünya da yalnız değilsin.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.